“Tommy” 26. Bölüm
“Tommy”
By Gentile
26. Bölüm
———
Şoförün Gecesi’ne geri dönüyoruz:
İlk benim başlamamın bir yararı olmazdı. Tommy olmalıydı. Onu kızla, kızı da onunla izlemek istiyordum. Kız bunu biliyordu. Tommy de biliyordu. Bu yüzden sadece onun üzerinde çalışıyordu.
“Tommy, sevgilim, lütfen. Bunu iyi yapacağım. Seni sevmek istiyorum. Seni ne kadar çok sevdiğimi göstermek için. Ve seviyorum, oğlum. Seni çok seviyorum. Sen benim en sevdiğimsin.”
Sonsuz sessizlik.
Sağ kulağının arkasından sol kulağına doğru ilerledi. Fısıldaşma bir dakika kadar sürdü, belki daha az. Ne sordum, ne de Kız’ın ne söylediğinden haberim oldu.
Bitti, geri çekildi.
Ölüm sessizliğini sürücü tarafındaki kapı kolunun devreye girme sesi ve içerideki ışığın aydınlanması kesti.
O dışarı çıktı.
Ben dışarı çıktım.
Kız dışarı çıktı.
Onu eve soktu. Önce ben gittim, kilidi açtım. Biraz trans halindeydi. Şaşırtıcı bir şekilde toparlanmıştım.
“Cully, sen git duş al ve temizlen. Soğuk bir duş almana gerek yok ama oyalanma.”
Su ısıtıcımız 20 galonluk bir modeldi. Bize bunun iki katı lazımdı.
“Tommy ile ben ilgilenirim. Hazır olduğunda aşağı gel.” Tereddüt ettim.
“Devam et, oğlum. İyi olacağız.“
Döndüm ve uzaklaştım.
”Önce şu kemeri çıkaralım, Tommy, sonra da…”
Kapımı kapatmadım, ama ittim. Kalan üç santimlik mesafeden baktığımda gitmişlerdi. Koridorun kesilmesinden sonra belli belirsiz sesini duydum, konuşmasında bebekçe bir ton vardı.
Tommy’yi bir daha gördüğümde toparlanmış ve dolandırıcılığı kabul etmişti.
———
Duşu bitirdiğimde ayaklarım üşümeye başlamıştı ve bunun soğuk suyla pek ilgisi yoktu. Soğuk su kullanmanın beni kendime getireceğini düşünmüştüm. Neredeyse hiç hissetmedim bile. Duşumu bitirdim ama hala kabinde duruyordum çünkü lavabo ve ayna oradaydı. Onlar aşağıda rahat bir yaşam sürerken ben bir telefon kulübesinden daha büyük olmayan bir kabinde durgun suyun içinde duruyordum ve lavabo deneme bonusu 2025 çıkıntı yapıyordu.
“Ne kadar sefil olursan ol, kemiğin hiç acımıyor.”
Sadece bir yo-yo’ydu; yukarı aşağı. Bir an dünyayı kasıp kavurabilir, hemen sonra kaldırımda hentbol oynayabilirdi.
“Nasıl oldu da kendini bu işe bulaştırdın?”
Bunu bir kez sorduysam, birçok kez sormuştum. Ve büyük planda gerçekten önemli değildi. Şimdi değil. Oraya gitmem gerekiyordu. Eğer beni almak için aşağıya inmesi gerekiyorsa, koşmaya başlayabilirdim.
“Bunu yapamazsın. Lütfen aşağı in. Lütfen, Dale.” “Tanrım, seni burada kendi kendine konuşurken bulurlarsa, bu tek başına amok için bir sebeptir.“
Bu beni durdurmadı.
”Karını başka bir adamla izlerken ne giyiyorsun?”
Kunduz Devriyesi tişörtümü giyecektim, ama birkaç ay önce şirket pikniğine bu tişörtle gittiğimde neredeyse kriz geçirecekti. Yüksek sesle gülmek keyfimi yerine getirdi.
“Çok utandım, Cully. Bunu nasıl yaparsın?”
Tekrar güldüm ve sahili bilmem kaçıncı kez kontrol ettim. Hâlâ temizdi.
“Ah, müzik. Oh, Tanrım.”
Bodrum katında bulunan ve ilk seferinde kullandığımız portatif pikabını çıkardı:
“Görebilir miyim?
“Hayır, Cully oğlum, sadece ‘Crimson and Clover’ı dinleyelim. Beyaz sandalyeye birlikte otururuz.”
Bu kadarı yeterliydi ama sormaktan zarar gelmezdi. El ele tutuşmak da bonus oldu.
Üzerime beyaz bir tişört ve mavi bir kot çektim. Ayaklarımı ıslatmadan saçlarımı tarayabilmek için çoraplarımı ve ayakkabılarımı giydim. Üstümü başımı düzelttim ve dışarı çıktım. Üzerime biraz İngiliz Sterlini döktüm ve gitmeye hazırdım. İçeri girip dişlerimi fırçaladım, Micrin ile gargara yaptım ve bir İngiliz Sterlini daha aldım.“
”Gitmelisin oğlum. Biliyorum, biliyorum. Ben gidiyorum, dostum. Seni seviyorum.”
Kendinize olan sevginizi yüksek sesle itiraf etmeniz ne anlama geliyor?
O koridorun sonuna kadar indiğimi hatırlamıyorum. Süzülmüş olmalıyım çünkü bir adım bile attığımı deneme bonusu veren siteler 2025 hatırlamıyorum. Köşeden baktım. Aşağısı loştu, sadece mum ışığı vardı ve tütsü yakmıştı. Ve çok güzel bir koku seçmişti. Flack’in “Killing Me Softly” şarkısı usulca çalıyordu ve kulağa çok hoş geliyordu. Veranda kapısından çıkmayı, Black Watch’u zincirleme içmeyi, bir fincan kafeinsiz kahveyi birbiri ardına içmeyi ve o ikisinin yatak odalarında ne yaptıklarını hayal etmeyi çok istiyordum. Bu benim için gayet iyi olurdu.
Hayal etmekten yanaydım. İzlemek, görmek tamamen farklı bir teklifti. Ayırıcı duvarın mutfak tarafına düz bir şekilde bastırdım.
“Bana on kez say ve gidelim.”
Kökü gerçekten kırabilmem için üç kez onar saymam gerekti. Oraya nasıl geldiğimi asla bilemeyeceğim.
Tommy onu tutuyordu. Kız tam boy beyaz pamuklu bir kazak giymişti—Tommy’nin üzerinde beyaz bir külot vardı.
———
“Oğlum, buraya gel.” Yatağın yanından devam etmeyi ve taşındığımız günden beri yatağın ayak ucundaki köşede duran kumaş sandalyeye demir atmayı o kadar çok istiyordum ki. Hiç oturmamıştım bile. Yanında pikabı yerleştirdiği küçük bir masa vardı – plak değiştiricinin üzerine yığılmış bir yığın 45’lik. Her iki plak kutumuzu da çıkarıp küçük masanın altına koymuştu. Uzun zamandır o kutulara bakmamıştım. Bu bende disk jokeyi olma isteği uyandırdı. Jokey diskleri ve onları izlemek.
Ama ismim söylenmişti.
Kapı aralığından girdiğimde fısıltıyla konuşuyorlardı, ismim söylenmeden önce durduklarını duydum. Beyaz pamuklu kazağı hiç bozulmamıştı, boynundan ayak bileklerine kadar onu süslüyordu, ayakları çıplaktı – narin bir pembe kabuk tonuna boyanmış ayak tırnakları etek ucunun hemen ötesine uzanıyordu. Ben gelmeden önce kadın ona yaklaşmış ve orta boy yatağın ortasına kadar ilerlemişti. Başını avucuna dayamıştı ve ona çok yakındı.
Biraz yuvarlandı ve yatağın kendi tarafını okşadı. Tommy ona tutundu.
Ben de onun yerine diz çöktüm.
“Kusura bakma, bir an https://denemebonusueylul.com kendimi kaybettim Culburn.”
Kendimi son “Öküz Büyücüsü ‘ndeki ’Dorothy” gibi hissettim.“
”Kaybettiğin şeyi bulduğuma inanıyorum Tommy.“
”Cully, iyi misin?”
Annelik kaygısı her zaman hoş bir şeydir. Kız bana biraz daha yaklaştı, ama onu bırakmadı. İşte bu kadardı, geri dönüş yoktu. Çiftleşmeleri yakındı, en azından benim yanımda çiftleşmeleri.
“Evet, iyiyim.” Yalan söyledim. Yüzüyordum ve aslında kendimi orada diz çökerken görebiliyordum.
Belki Kız buna bu kadar hazır olmasaydı, durumumu fark edebilirdi ama gözleri donuktu. O ana kadar Girl’ün “tahrik olduğunu” hiç görmemiştim. Yani gerçekten tahrik olmuştu. Geri dönüşü olmayan noktayı geçmişti. Kontrolden çıkmıştı. Kısa süren evliliğimiz boyunca sevişme sırasında imalarda bulunmuş olabiliriz ama bu farklıydı. Çok farklıydı. Ve orada diz çöküp bunu fark etmek zorunda kalmak tam bir akıl tutulmasıydı. Buna hazır değildim. Ama buradaydı ve ben ya kaçacaktım ya da kabul edecektim. Çıldırmadım. Kısa ve uzun mesafe koşularında bu iyi bir şeydi. İlerleyen zamanlarda, eğer o anda, tam orada bir kriz geçirseydim ve çılgına dönseydim, suçlu bir şekilde çılgına dönmeseydim ama her şeyi olduğu yerde bitirecek kadar çılgına dönseydim, o zamanki davranışlarımın nasıl sonuçlanacağını ve aradan geçen kırk yılın sonuçlarını düşündüm. Ama dediğim gibi; mutlak kesinlik anı asla gelmez.
Asla/asla.
Tommy diğer elini tutarken kız sağ eliyle elimi tuttu.
Zamanı gelmişti. Sadece zamanıydı. Tüm konuşmalar, tüm planlar, tüm düşünüp taşınmalar sona ermişti. Daha çok kafa yorulacaktı. Çok daha fazlası.
Solgun yüzüne göz kalemi sürerek şaşırtıcı bir sonuç elde etmişti, canlı bir oyuncak bebek gibiydi.
“Emin misin oğlum?”
(Emin) olmak zor, bunu ben de öğrendim.
“Evet. Git ona, bekliyor.” Tommy beni duyabiliyordu. Tam oradaydı, ama ben Kız’a söylüyordum.“
”Gitmek istiyorum. Onu istiyorum. Lütfen anla, Cully.”
Kirpikleri uzamıştı ve o kadar güzeldi ki ağlamak istedim.
“Biliyorum bebeğim, sorun değil.”
“Kalacak mısın? Gitmeyecek misin? Söz mü oğlum? Tommy beni öptüğünde…“
”Hemen burada olacağım. Bu odadan ayrılmayacağım.“
Kavramamız gevşerken elini öptüm.
”Al onu, Tommy.”
———
(devam edecek)
Ben Esra telefonda seni bosaltmami ister misin?
Telefon Numaram: 00237 8000 92 32